Doğu Karadeniz Bölgesi'nde, Giresun iline bağlı bir beldede yaşayan 85 yaşındaki Ahmet Yılmaz, dede yadigarı sepetçilik mesleğini 70 yıldır büyük bir özveriyle sürdürüyor. 15 yaşında çırak olarak başladığı meslekte, fındık dallarından ördüğü sepetlerle biliniyor. Yöredeki son sepetçilerden olan Yılmaz Amca, el emeği göz nuru eserleriyle hem geçimini sağlıyor hem de geleneksel bir sanatı yaşatıyor. Zanaatını öğrenirken zorluklarla karşılaştığını ancak bu zorlukların onu daha da güçlendirdiğini belirtiyor. Yıllar boyunca sayısız sepet örerek bölgenin kültürel mirasına katkıda bulunduğunu gururla vurguluyor.

Yılların Tecrübesi: Bir Sepetin Hikayesi

Bahçesinden topladığı fındık dallarını özenle işleyerek sepetlerini hazırlıyor. Bir sepetin oluşması için 1,5 gün gibi bir zaman dilimi gerektiğini, bu sürecin sabır ve özen gerektirdiğini söylüyor. Yılların vermiş olduğu tecrübeyle, her sepetini adeta bir sanat eseri gibi özenle hazırlıyor. Sadece el becerisini değil, aynı zamanda yılların birikimini ve sabrını da sepetlerine yansıtıyor. Çocuklarına ve torunlarına da bu mesleği öğretmeye çalıştığını, ancak gençlerin bu tür işlere ilgi göstermemesinden dolayı üzgün olduğunu ifade ediyor. Bu nedenle, kendisinin bölgedeki son sepetçilerden biri olduğunu belirtiyor.

Espiye'nin Unutulmayan Zanaatkarı

Yörede tarım ve hayvancılığın hala yaygın olması nedeniyle sepetlere olan talep tamamen ortadan kalkmamış. Yılmaz, sipariş üzerine sepetler örmeye devam ediyor. Bazen de hediyelik olarak isteyenler oluyor. Bu iş onun için sadece bir gelir kaynağı değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi, bir tutku. Sağlığı el verdiği müddetçe bu mesleği sürdürmeye kararlı olduğunu söylüyor. Bu nedenle, kendisine bölgenin kültürel mirasını yaşatan değerli bir zanaatkar gözüyle bakılıyor.

Bir Zanaatın Devamı İçin Umut

Yılmaz Amca, geçmişte Espiye ve çevre köylerde birçok sepetçinin olduğunu, ancak zamanla bu mesleğin nesiller tarafından bırakıldığını anlatıyor. Bu durumun kendisini üzdüğünü, geleneksel el sanatlarının kaybolmaması için gençlere bu mesleği öğretmenin önemini vurguluyor. Yine de, umudunu kaybetmediğini, bu zanaatı yaşatmaya çalışacağını belirtiyor. Belki de kendisinin hikâyesi, genç nesiller için ilham kaynağı olabilir ve bu unutulmaya yüz tutmuş zanaatın geleceği için bir umut ışığı olabilir.